"DEVLETİN GÜCÜNÜ KİM ÇALDI? LİYAKAT VE ADALETİN PEŞİNDE"
"DEVLETİN GÜCÜNÜ KİM ÇALDI? LİYAKAT VE ADALETİN PEŞİNDE"
Ekonomist - Sosyolog usta kalemi Özgür Akıl Bey'in "Devletin ekonomik gücü, sosyal ve kültürel yapısını liyakat ve Adalet yapısını okuyucularıyla paylaştı.
Haber Giriş Tarihi: 26.09.2024 11:39
Haber Güncellenme Tarihi: 26.09.2024 11:54
Kaynak:
Haber Merkezi
Bir zamanlar insanlar, kamu kurumlarını devletin birer simgesi olarak görürdü. "Devlet dairesine gidiyorum" dediklerinde bu sözün bir ağırlığı olurdu. En güzel kıyafetler giyilir, devlete duyulan saygı adeta dışa vurulurdu. Çünkü devlet, kişisel değil, ortak bir gücü temsil ederdi. Ancak son yıllarda bu kutsallık, yerini siyasallaşmaya ve ayrışmaya bıraktı.
Artık birçok insan, bir kamu kurumuna girerken "Acaba burada hangi siyasi görüş hakim?" diye düşünmeden edemiyor. Devletin değil, bir siyasi görüşün etkisi altındaki kurumlardan hizmet alıyor olma hissi, toplumda büyük bir güven kaybına yol açıyor. Bu durum, sadece vatandaşların devlete olan bağını zayıflatmıyor, aynı zamanda kurumların işleyişini de olumsuz etkiliyor.
En çarpıcı örneklerinden biri, sendikalardaki siyasallaşmadır. Sendikalar, çalışanların haklarını korumak için var olan yapılar olmasına rağmen, zamanla belirli siyasi görüşlerin etkisine girerek liyakat ilkesini zedelediler. Hangi sendikanın hangi siyasi görüşü desteklediği, çalışanların kariyerlerinde ne kadar ilerleyebileceklerini belirleyen bir unsur haline geldi. Oysa kamu çalışanlarının asıl görevi, millete ve devlete en iyi şekilde hizmet etmek olmalıdır, bir siyasi görüşün çıkarlarına hizmet etmek değil.
Bu yozlaşma sadece sendikalarla sınırlı değil. Kamu kurumlarında liyakat yerine kişisel çıkarların, rüşvetin, adam kayırmacılığın yaygınlaşması da büyük bir sorun. Liyakat ortadan kalktığında, devletin işleyişi aksar ve halkın devlete olan güveni sarsılır. Yozlaşmış bir sistemde adalet sağlanamaz ve kamu hizmeti niteliksizleşir.
Tarih bize defalarca gösterdi ki liyakat ve adalet, devletin gücünün temelidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, Fransız Devrimi'nin patlak vermesi ve Almanya’da Weimar Cumhuriyeti'nin yıkılması gibi örnekler, liyakatsizliğin ve yolsuzluğun devletlerin çöküşüne yol açtığını ortaya koyuyor. Devletin çıkarları yerine kişisel çıkarlar veya siyasi hesapların öne çıktığı her dönemde, toplumsal güven kaybolur ve kaos kaçınılmaz hale gelir.
Bugün kamu kurumlarını yeniden devletin ortak kimliğiyle buluşturmak zorundayız. Liyakat, siyasi hesaplardan bağımsız olmalıdır. Kurumlarda adaletin ve liyakatin hakim olduğu bir sistem, devletin halk üzerindeki saygınlığını yeniden tesis eder. Halkın devlete güvenini kazanmak, ancak rüşvetin, adam kayırmacılığın ve siyasallaşmanın önüne geçilmesiyle mümkün olacaktır.
Sonuç olarak, güçlü bir devlet, adalet ve liyakat temelleri üzerine inşa edilir. Bu temellerin zedelenmesi, devletin birliğini ve halkın güvenini yok eder. Ancak adalet ve liyakati ön planda tutarak, devletin gücünü ve itibarını yeniden kazanabiliriz. Halk, devlete olan güvenini kaybettiğinde, devletin varlığı tehlikeye girer. Bu nedenle hepimiz, hem kamu çalışanları hem de vatandaşlar olarak, devleti ve halkı birleştiren değerlerin savunucusu olmalıyız. Çünkü güçlü bir devlet, halkının desteğiyle ayakta durur ve büyür.
Özgür Akıl/Sosyolog - Ekonomist - Milli Hakem
#ÖZGÜRAKIL
@ozgurakil27
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
"DEVLETİN GÜCÜNÜ KİM ÇALDI? LİYAKAT VE ADALETİN PEŞİNDE"
Ekonomist - Sosyolog usta kalemi Özgür Akıl Bey'in "Devletin ekonomik gücü, sosyal ve kültürel yapısını liyakat ve Adalet yapısını okuyucularıyla paylaştı.
Bir zamanlar insanlar, kamu kurumlarını devletin birer simgesi olarak görürdü. "Devlet dairesine gidiyorum" dediklerinde bu sözün bir ağırlığı olurdu. En güzel kıyafetler giyilir, devlete duyulan saygı adeta dışa vurulurdu. Çünkü devlet, kişisel değil, ortak bir gücü temsil ederdi. Ancak son yıllarda bu kutsallık, yerini siyasallaşmaya ve ayrışmaya bıraktı.
Artık birçok insan, bir kamu kurumuna girerken "Acaba burada hangi siyasi görüş hakim?" diye düşünmeden edemiyor. Devletin değil, bir siyasi görüşün etkisi altındaki kurumlardan hizmet alıyor olma hissi, toplumda büyük bir güven kaybına yol açıyor. Bu durum, sadece vatandaşların devlete olan bağını zayıflatmıyor, aynı zamanda kurumların işleyişini de olumsuz etkiliyor.
En çarpıcı örneklerinden biri, sendikalardaki siyasallaşmadır. Sendikalar, çalışanların haklarını korumak için var olan yapılar olmasına rağmen, zamanla belirli siyasi görüşlerin etkisine girerek liyakat ilkesini zedelediler. Hangi sendikanın hangi siyasi görüşü desteklediği, çalışanların kariyerlerinde ne kadar ilerleyebileceklerini belirleyen bir unsur haline geldi. Oysa kamu çalışanlarının asıl görevi, millete ve devlete en iyi şekilde hizmet etmek olmalıdır, bir siyasi görüşün çıkarlarına hizmet etmek değil.
Bu yozlaşma sadece sendikalarla sınırlı değil. Kamu kurumlarında liyakat yerine kişisel çıkarların, rüşvetin, adam kayırmacılığın yaygınlaşması da büyük bir sorun. Liyakat ortadan kalktığında, devletin işleyişi aksar ve halkın devlete olan güveni sarsılır. Yozlaşmış bir sistemde adalet sağlanamaz ve kamu hizmeti niteliksizleşir.
Tarih bize defalarca gösterdi ki liyakat ve adalet, devletin gücünün temelidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, Fransız Devrimi'nin patlak vermesi ve Almanya’da Weimar Cumhuriyeti'nin yıkılması gibi örnekler, liyakatsizliğin ve yolsuzluğun devletlerin çöküşüne yol açtığını ortaya koyuyor. Devletin çıkarları yerine kişisel çıkarlar veya siyasi hesapların öne çıktığı her dönemde, toplumsal güven kaybolur ve kaos kaçınılmaz hale gelir.
Bugün kamu kurumlarını yeniden devletin ortak kimliğiyle buluşturmak zorundayız. Liyakat, siyasi hesaplardan bağımsız olmalıdır. Kurumlarda adaletin ve liyakatin hakim olduğu bir sistem, devletin halk üzerindeki saygınlığını yeniden tesis eder. Halkın devlete güvenini kazanmak, ancak rüşvetin, adam kayırmacılığın ve siyasallaşmanın önüne geçilmesiyle mümkün olacaktır.
Sonuç olarak, güçlü bir devlet, adalet ve liyakat temelleri üzerine inşa edilir. Bu temellerin zedelenmesi, devletin birliğini ve halkın güvenini yok eder. Ancak adalet ve liyakati ön planda tutarak, devletin gücünü ve itibarını yeniden kazanabiliriz. Halk, devlete olan güvenini kaybettiğinde, devletin varlığı tehlikeye girer. Bu nedenle hepimiz, hem kamu çalışanları hem de vatandaşlar olarak, devleti ve halkı birleştiren değerlerin savunucusu olmalıyız. Çünkü güçlü bir devlet, halkının desteğiyle ayakta durur ve büyür.
Özgür Akıl/Sosyolog - Ekonomist - Milli Hakem
#ÖZGÜRAKIL
@ozgurakil27
Kaynak: Haber Merkezi
En Çok Okunan Haberler