İnsan, Allah’ın en çok sevdiği mahlûktur. Peki, Allah insandan ne ister? Siz sevdiklerinizin mutlu olmasını temenni edersiniz, değil mi? Allah’ın da en sevgilisi sizler olduğunuz için Allahû Tealâ sizlerin sadece mutlu olmasını ister. İşte Kur'ân-ı Kerim, baştan aşağı, tepeden tırnağa bir mutluluk kitabıdır.
Allahû Tealâ insanı 3 vücut ve serbest irade ile yaratmıştır; ona ruh vermiştir, fizik vücut vermiştir, nefs vermiştir. 19 afetle dolu olan nefsimiz devamlı bizi huzursuz kılmak ister. Şeytanın ona verdiği direktiflerden hareketle aklı kandırıp devamlı günah işletmeye çalışır. Bütün çirkinlikler nefste; buna karşılık bütün güzellikler ise ruhta toplanmıştır. Nefsinizde nefret mi var? Sevgi ruhunuzdadır. Nefsinizde isyan mı var? İtaat ruhunuzdadır. Nefsinizde cehalet mi var? İlim ruhunuzun kalbindedir. Nefsin afetleri hep dünyayı talep eder. Ruh ise varlıklar âleminden hiçbir şeye tamah etmez, sadece Allah’ı ister. Mutluluğunuz, ruhun talebine uyup Allah’a ulaşmayı dilemekle başlar.
Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de dünya hayatını bizlere tarif ediyor. Diyor ki:
* Dünya hayatı oyun ve eğlencedir. (A’râf-51, Ankebût-64, Muhammed-36)
* Dünya hayatı altın ve paradır. (Âli İmrân-14, Tevbe-34)
* Dünya hayatı şehvetleri içeriyor. (Nisâ-27, Meryem-59)
* Dünya hayatı mal ve çocuktur, fitnedir. (Enfâl-28, Kehf-46)
* Dünya hayatı gösteriştir, ziynettir, övünme vasıtasıdır. (Tâhâ-131)
* Dünya hayatını tercih edenler, Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Dünya hayatı bir hüsrandır. (Yûnus-7, 8)
Bir tarafta dünya hayatı var, öbür tarafta Allah’ın Zat’ı var. Mutluluğumuz Allah iledir, dünya hayatı ile mutlu olmamız mümkün değildir. Allahû Tealâ Âli İmrân-14’te buyuruyor ki: “İnsanlara, “kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan” şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O’nun katındaki en güzel sığınaktır.”
Bir insanı mutluluk şehrine ulaştıracak olan kapı, Allah’a ulaşmayı dilemektir. Dînin giriş kapısı, Kur’ân’ın giriş kapısı, mutluluğun giriş kapısı; kalpten Allah’a ulaşmayı dilemektir. Ruh, Allah’tan bize bir emanet olarak verilmiştir. Allah’tan gelen bu varlık, mutlaka Allah’a geri dönmek mecburiyetindedir. Ölümden evvel veya ölümden sonra ama mutlaka Allah’a dönecektir. Ruhumuzun hayattayken Allah’a ulaştırılması üzerimize 12 defa farz kılınmıştır. Bu ise sadece bir tek dileğinize dayalıdır: Allah’a ulaşmayı dilemek.
Kim hayattayken ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilerse Allah ona mürşid sevgisi verir, zikir sevgisi verir. Kişi hacet namazı ile mürşidini Allah’tan sorar ve Allah’ın gösterdiği mürşide tâbî olarak nefs tezkiyesine başlar. Allahû Tealâ Kehf-46’da diyor ki: “Mal ve çocuklar dünya hayatının ziynetidir (süsüdür). Bâki (kalıcı) olan salih ameller (nefsi ıslâh edici ameller), sevap olarak ve emel (ümit) olarak, Rabbinin katında daha hayırlıdır.”
Allah katında en hayırlı amel; salih amel yani nefsi ıslah edici ameldir. Salih amel işlemek, “Allah” ismini zikretmek suretiyle bir insanın kalbine rahmet, fazl ve salâvât nurlarının ulaşması, böylece nefsin kalbinin tezkiye olması (yarıdan fazlasının afetlerden arınması), daha sonra nefs tasfiyesi ile 0 afetlerden temizlenmesidir. Böyle bir amel ile meşgul olanlar, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.
Allahû Tealâ, zikri herşeyin önüne koymamız gerektiğini ifade ediyor. Munâfikûn-9’da diyor ki:“Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın. Ve kim bunu yaparsa, o taktirde işte onlar, onlar hüsranda olanlardır.”
Allah'ın yolunda herşey o kadar güzel ki... Zikriniz arttıkça hidayetiniz, hidayetiniz arttıkça mutluluğunuz artar.
* Ruhunu Allah'a teslim eden bir kişi %51 mutluluğu yaşayabilir.
* Fizik vücudunu teslim eden kişi %81 mutlu olur.
* Nefsini teslim eden kişi 0 mutludur.
Bir insanın mutluluğu, sevmek fiiline dayalıdır. Biz Allah’a ulaşmayı dileyeceğiz, Allah içimize mürşid sevgisi verecek. Mürşidimize tâbî olacağız. Zikir sevgisi verecek, namaz sevgisi verecek, bütün ibadetleri O bize sevdirecek ve doyulmak zevkler olarak ibadetlerimizi yapacağız.
Allah’ı sevdikçe insanları da seveceğiz. Daimî zikre ulaştığınız zaman bir şeyi fark edeceksiniz; artık siz, sizi sevmeyenleri de seven, hayatını başkalarının mutluluğuna adayan, kötülüğe iyilikle karşılık veren bir vasıf kazandınız. Bu hedeflere ancak Allah'a ulaşmayı dileyerek ve mürşidinize tâbî olarak ulaşabilirsiniz.
Hepinizin iki cihan saadetine ulaşmanızı Efendimizin himmetiyle Yüce Rabbimizden diliyoruz. Sizleri çok ama çok seviyoruz, kalbimizden.
www.ibrahimlive.com
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
DR. ABDULCABBAR BORAN
DÜNYA MI ALLAH MI?
İnsan, Allah’ın en çok sevdiği mahlûktur. Peki, Allah insandan ne ister? Siz sevdiklerinizin mutlu olmasını temenni edersiniz, değil mi? Allah’ın da en sevgilisi sizler olduğunuz için Allahû Tealâ sizlerin sadece mutlu olmasını ister. İşte Kur'ân-ı Kerim, baştan aşağı, tepeden tırnağa bir mutluluk kitabıdır.
Allahû Tealâ insanı 3 vücut ve serbest irade ile yaratmıştır; ona ruh vermiştir, fizik vücut vermiştir, nefs vermiştir. 19 afetle dolu olan nefsimiz devamlı bizi huzursuz kılmak ister. Şeytanın ona verdiği direktiflerden hareketle aklı kandırıp devamlı günah işletmeye çalışır. Bütün çirkinlikler nefste; buna karşılık bütün güzellikler ise ruhta toplanmıştır. Nefsinizde nefret mi var? Sevgi ruhunuzdadır. Nefsinizde isyan mı var? İtaat ruhunuzdadır. Nefsinizde cehalet mi var? İlim ruhunuzun kalbindedir. Nefsin afetleri hep dünyayı talep eder. Ruh ise varlıklar âleminden hiçbir şeye tamah etmez, sadece Allah’ı ister. Mutluluğunuz, ruhun talebine uyup Allah’a ulaşmayı dilemekle başlar.
Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de dünya hayatını bizlere tarif ediyor. Diyor ki:
* Dünya hayatı oyun ve eğlencedir. (A’râf-51, Ankebût-64, Muhammed-36)
* Dünya hayatı altın ve paradır. (Âli İmrân-14, Tevbe-34)
* Dünya hayatı şehvetleri içeriyor. (Nisâ-27, Meryem-59)
* Dünya hayatı mal ve çocuktur, fitnedir. (Enfâl-28, Kehf-46)
* Dünya hayatı gösteriştir, ziynettir, övünme vasıtasıdır. (Tâhâ-131)
* Dünya hayatını tercih edenler, Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Dünya hayatı bir hüsrandır. (Yûnus-7, 8)
Bir tarafta dünya hayatı var, öbür tarafta Allah’ın Zat’ı var. Mutluluğumuz Allah iledir, dünya hayatı ile mutlu olmamız mümkün değildir. Allahû Tealâ Âli İmrân-14’te buyuruyor ki: “İnsanlara, “kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan” şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O’nun katındaki en güzel sığınaktır.”
Bir insanı mutluluk şehrine ulaştıracak olan kapı, Allah’a ulaşmayı dilemektir. Dînin giriş kapısı, Kur’ân’ın giriş kapısı, mutluluğun giriş kapısı; kalpten Allah’a ulaşmayı dilemektir. Ruh, Allah’tan bize bir emanet olarak verilmiştir. Allah’tan gelen bu varlık, mutlaka Allah’a geri dönmek mecburiyetindedir. Ölümden evvel veya ölümden sonra ama mutlaka Allah’a dönecektir. Ruhumuzun hayattayken Allah’a ulaştırılması üzerimize 12 defa farz kılınmıştır. Bu ise sadece bir tek dileğinize dayalıdır: Allah’a ulaşmayı dilemek.
Kim hayattayken ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilerse Allah ona mürşid sevgisi verir, zikir sevgisi verir. Kişi hacet namazı ile mürşidini Allah’tan sorar ve Allah’ın gösterdiği mürşide tâbî olarak nefs tezkiyesine başlar. Allahû Tealâ Kehf-46’da diyor ki: “Mal ve çocuklar dünya hayatının ziynetidir (süsüdür). Bâki (kalıcı) olan salih ameller (nefsi ıslâh edici ameller), sevap olarak ve emel (ümit) olarak, Rabbinin katında daha hayırlıdır.”
Allah katında en hayırlı amel; salih amel yani nefsi ıslah edici ameldir. Salih amel işlemek, “Allah” ismini zikretmek suretiyle bir insanın kalbine rahmet, fazl ve salâvât nurlarının ulaşması, böylece nefsin kalbinin tezkiye olması (yarıdan fazlasının afetlerden arınması), daha sonra nefs tasfiyesi ile 0 afetlerden temizlenmesidir. Böyle bir amel ile meşgul olanlar, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.
Allahû Tealâ, zikri herşeyin önüne koymamız gerektiğini ifade ediyor. Munâfikûn-9’da diyor ki: “Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın. Ve kim bunu yaparsa, o taktirde işte onlar, onlar hüsranda olanlardır.”
Allah'ın yolunda herşey o kadar güzel ki... Zikriniz arttıkça hidayetiniz, hidayetiniz arttıkça mutluluğunuz artar.
* Ruhunu Allah'a teslim eden bir kişi %51 mutluluğu yaşayabilir.
* Fizik vücudunu teslim eden kişi %81 mutlu olur.
* Nefsini teslim eden kişi 0 mutludur.
Bir insanın mutluluğu, sevmek fiiline dayalıdır. Biz Allah’a ulaşmayı dileyeceğiz, Allah içimize mürşid sevgisi verecek. Mürşidimize tâbî olacağız. Zikir sevgisi verecek, namaz sevgisi verecek, bütün ibadetleri O bize sevdirecek ve doyulmak zevkler olarak ibadetlerimizi yapacağız.
Allah’ı sevdikçe insanları da seveceğiz. Daimî zikre ulaştığınız zaman bir şeyi fark edeceksiniz; artık siz, sizi sevmeyenleri de seven, hayatını başkalarının mutluluğuna adayan, kötülüğe iyilikle karşılık veren bir vasıf kazandınız. Bu hedeflere ancak Allah'a ulaşmayı dileyerek ve mürşidinize tâbî olarak ulaşabilirsiniz.
Hepinizin iki cihan saadetine ulaşmanızı Efendimizin himmetiyle Yüce Rabbimizden diliyoruz. Sizleri çok ama çok seviyoruz, kalbimizden.
www.ibrahimlive.com