DÜNYADA RAHAT VAR MIDIR?

Yazının Giriş Tarihi: 26.06.2024 16:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.06.2024 16:02

Sevgili kardeşlerim, Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha bir aradayız, Allah’tan bahsetmek zevkinin içindeyiz, Allah’ın ülkesinde yaşıyoruz.

Dinimize giren hurafelerden birinden bahsetmek istiyorum size: “Dünyada rahat yoktur.” İnsanın manevî tekâmülünün korkuya dayalı olduğu zannediliyor. “Allah korkusu insanları kemâle erdirir.” diye bir yanlış düşünce, ne yazık ki asırlar boyunca insanları meşgul etmiş ve herkes inanmış ki; dünyada rahat yoktur, insanlar hep huzursuz bir dünya hayatı yaşayacaklar ve İslâm’ın 5 tane şartını yerine getirip cennete gidecekler, cennette rahat edecekler.

Bu, Kur’ân-ı Kerim’e tamamen ters düşen bir hurafedir. Allahû Tealâ bizim dünya hayatında mutlu olmamızı, mutlaka cennete gitmemizi, cennette de mutluluğu devam ettirmemizi emreder. Mutluluk denilen müesseseyi yok farz etmek, hep bir yanlış anlayışın mahsulüdür.

Öyleyse dünyada kimler için rahat vardır, kimler için rahat yoktur, gelin Kur’ân-ı Kerim çerçevesinde inceleyelim. “Dünyada rahat yoktur,” sözü, sadece dinlerini Allah’ın emrettiği biçimde yaşayamayanlar için geçerlidir. Allah'a ulaşmayı dilemeyen, dünya hayatını dileyenler için dünyada da ahirette de rahat yoktur. Allahû Tealâ Yûnus-7 ve 8’de diyor ki:

10/YÛNUS-7,8: Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır. İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).

Ama kim ki sahâbe gibi taguta kul olmaktan kaçınıp kalben Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde, “Onlar için müjdeler vardır.” buyuruyor.

39/ZUMER-17: Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

Müjde, mutluluğun ta kendisidir. Allah’a ulaşma dileğinin sahipleri ahirette de dünyada da mutlu olacaklardır.

Allah’a ulaşmayı diledikten sonra farklı olaylar cereyana başlar. Allah, verdiği 12 ihsanla sizi mürşidinize ulaştırır. Ne zaman ki mürşidinize tâbî olup nefs tezkiyesine başlarsınız, nefsinizin afetleri azaldıkça mutluluğunuz günbegün artar. Allah’ın dinden muradı, mutluluktur. İslâm 7 safha 4 teslimden oluşur. Her teslim mutluluğunuzu biraz daha arttırır.

1. safha: Önce Allah’a ulaşmayı dileyeceksiniz. Mutluluğun kapısından giriş yaptınız.

2. safha: Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, hacet namazı kılıp da Allah'tan mürşidini sorduğu takdirde Allah ona mutlaka mürşidini gösterir. Mürşide tâbiiyetle birlikte nefs tezkiyesi başlayınca mutluluğunuz vücuda gelir.

3. safha: Ruhunuzu Allah’a teslim ettiğiniz noktada nefsinizin kalbi %51 nurlanır ve dünya mutluluğu %51'i bulur.

4. safha: Fizik vücut teslim edildiği zaman bu rakam %81 olur.

5. safha: Nefsin teslimiyle nefsinizin kalbi % 100 temizlenir, mutluluğunuz % 100’e ulaşır.

6. safha: İhlâs makamında Allah’ın nurları nefsinizin kalbini tamamen donatır, müzeyyen kılar. Kendisini başkalarının mutluluğuna adayan mutlu bir insansınız.

7. safha: İradenin teslimi ile birlikte mutluluğun şahikasına ulaşırsınız.

14 asır evvel birbirinin can düşmanı olan bedevîler Allah’a ulaşmayı dileyerek ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olarak 7 safha 4 teslimi yaşadılar ve asr-ı saadete ulaştılar. Öyleyse “Dünyada rahat yoktur.” diyenlere bizim bir sualimiz var: “Birbirinin can düşmanı olan bedevîler nasıl oldu da can dostu oldular ve asr-ı saadeti yaşadılar?”

Onlar öylesine huzur ve mutluluk içerisinde bir hayat yaşadılar ki, bütün kardeşlerini kendilerinden öne geçirecek kadar çok sevdiler. Öyle ki; savaş meydanında şehit olmak üzere olan bir sahâbe “Su!” diye talepte bulununca Hz. Ömer matarasındaki suyu ona uzatmak üzere harekete geçiyor. Bir başka sahâbe “Su!” deyince birinci kişi, "Ya Ömer! Suyu ona ver. O benden daha kıymetli.” diyor. Hz. Ömer suyu tam ikinciye vermek üzereyken üçüncü bir kişi “Su!” diye sesleniyor. İkinci sahâbe de, “Ya Ömer! Ona ver. O benden daha kıymetli.” diyerek kardeşini kendisinden öne geçiriyor.
Ölmek üzere olan bir kişi için en değerli şey bir yudum sudur. İşte onlar, birbirlerini en üst mutluluklara ulaştırmak üzere Allah için kendilerini feda ettiler. Kendini Allah’a adamış bir insan, iki cihan saadetinin de sahibidir.

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dileyin sevgili kardeşlerim; bütün müjdeler sizinle beraber olsun. Allah hepinizden razı olsun. Sizleri çok ama çok seviyoruz, kalbimizden…

DR. ABDULCABBAR BORAN

ibrahimlive.com

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.